Tarih: 2011'in Eylül ayı. Akdeniz'de seyreden 30 metre uzunluğundaki bir katamaran, küçük bir araştırma gemisinde derin bir keşif yapıyordu. Okyanus bilimci Christine Pergent Martini ve ekibi, Akdeniz'in tabanındaki sırları açığa çıkarmak üzere deniz dibini haritalıyordu. Ancak o gün, beklenmedik bir olay yaşandı: Deniz dibinde 1300 mükemmel daire keşfettiler.

Akdeniz, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, derinlikleri ise hala tam olarak keşfedilmemiş bir bölgedir. Bu devasa su kütlesinde, yüzyıllar boyunca oluşan iklim değişimleri ve doğal etkilerle şekillenen alanlar, bilim insanları için büyük bir merak konusudur. Bu kapsamda Martini ve ekibi, derinliklerde sırları açığa çıkarmaya çalışırken, karşılarında devasa dairelerin oluşturduğu sıra dışı bir yapıyla karşılaştılar.

Martini, dalış sırasında tam olarak eşit boyutlarda yer alan bu dairelerin, muhtemelen daha önce bilinmeyen bir mercan yosunu türüne ait olduğunu düşünüyordu. Tüm daireler, ortalama 20 metre çapındaydı ve deniz dibinde 1300 adet olduğu belirlenmişti.

Yapılan ilk incelemelerde, bu dairelerin merkezindeki en eski materyalin yaklaşık 21.000 yıl öncesine ait olduğu bulundu. Bu, bilim dünyasında büyük bir şok etkisi yarattı. İklim tarihçileri, bu bulguyla, o dönemde Akdeniz'de büyük bir iklim değişiminin yaşandığını, bölgenin şu anda olduğundan çok daha soğuk ve sığ olduğunu ortaya çıkardılar.

Ekibin en büyük endişesi ise, bu olağanüstü yapının bulunduğu bölgedeki deniz trafiğiydi. Zira ticari gemiler, bu sıra dışı dairelerin bulunduğu alanı geçmekte özgürdü ve araştırmalarını sürdürmek için elini çabuk tutmaları gerekiyordu.

Sonuç olarak, Akdeniz'de keşfedilen bu gizemli daireler, hem doğa bilimleri açısından büyük bir merak konusu yaratırken hem de iklim değişikliklerinin izlerini taşıdığı için önemi bir kat daha arttı. Bilim dünyası, bu sıra dışı keşfin etkileri üzerine çalışmalar yapmaya devam ediyor ve Akdeniz'in sırlarını çözme yolunda yeni ipuçları arıyor.