Ankara'dan gelen resmi açıklamada, Avrupa Birliği (AB) Genel İşler Konseyi'nin 17 Aralık'ta kabul ettiği yıllık mutat sonuçlar hakkında önemli değerlendirmeler yapıldı.

Türkiye'nin aday ülke statüsü ve bu süreçteki kilit rolüne yapılan vurgunun oldukça önemli olduğu belirtilirken, özellikle Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyalog toplantılarının yeniden başlatılması ve Avrupa Yatırım Bankası'nın Türkiye'ye geri dönüşü, olumlu gelişmeler olarak kaydedildi.

Ülkemizin makroekonomik politikalarındaki ilerlemeleri ön plana çıkaran bu açıklamada, Gümrük Birliği'nin uygulanmasından kaynaklanan ticari sorunların çözümünde atılan olumlu adımlara dikkat çekildi. Ancak, bu süreç içinde Türkiye'nin uluslararası ticari ilişkilerindeki zorlukların devam ettiği de unutulmamalıdır.

Doğu Akdeniz'deki gerilimin azaltılması için yapılan çalışmaların yanı sıra, Rusya-Ukrayna savaşındaki diplomatik girişimlerin önemine de vurgu yapılan açıklamada, Türkiye'nin bu alandaki çabalarının takdirini kazanması gerektiği ifade edildi.

Bununla birlikte, AB'nin Türkiye'nin iç siyasi dinamikleri hakkında yaptığı değerlendirmelerin yerinde olmadığı vurgulandı. Türkiye, bu tür bilgilerin nesnellikten uzak ve tek taraflı bir bakış açısıyla kaleme alındığını düşündüğünü belirtti.

Konsey sonuçlarında Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafının gerçeklerle bağdaşmayan, hukuksuz ve maksimalist yaklaşımlarının tekrarlandığı görüldü. Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin meşru kaygıları ve haklı politikalarının göz ardı edilmesi ise dikkat çekici bir durumdur. Kıbrıs Rum tarafının tek taraflı görüşlerinin, ada üzerindeki gerilimi artıran en büyük engel olduğu tekrar hatırlatılmaktadır.

AB üyeliği Türkiye için stratejik bir hedef olmanın yanı sıra, bu süreçte AB'nin Türkiye'nin üyelik perspektifini güçlendirecek yeni bir vizyon ortaya koymasının kaçınılmaz olduğu vurgulandı. Uzmanlar, bu durumun iki taraf arasındaki ilişkilerin geleceği açısından kritik olduğunu ifade ediyor.

Kısacası, Türkiye'nin AB ile ilişkileri, sadece ekonomik işbirliği ile sınırlı kalmayıp, bölgesel barış ve istikrar için de hayati bir öneme sahiptir. Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyalog'un yeniden başlamasıyla, Türkiye-AB ilişkilerinin çok daha hızlı bir ivme kazanabileceği öngörülüyor.