Kıyamet Senaryosu Gibi: Süper Mikroplar Geleceğimizi Tehdit Ediyor!

En son yapılan bir araştırma, dünya genelinde 520 milyon tıbbi kaydın analizi sonucunda, 204 ülke kapsamında 22 patojen, 84 patojen-ilaç kombinasyonu ve 11 bulaşıcı sendrom için geleceğe yönelik korkutucu tahminler ortaya koydu.

Bilim insanları, "Tahminlerimiz net şekilde şunu gösteriyor, 2050 yılı geldiğinde dünya çapında her yıl 1,91 milyon insan antimikrobiyal dirençten dolayı yaşamını yitirecek. 21. yüzyılın ortalarına doğru süper mikroplardan kaynaklanan toplam ölüm sayısının 39 milyona ulaşabileceği düşünülüyor. Ölümlerin en büyük artışının 70 yaş ve üstü bireylerde görüleceği tahmin ediliyor. Ek olarak, ölüm oranlarının en yüksek olacağı bölgeler Güney Asya, Latin Amerika ve Karayipler olacaktır" ifadelerini kullandılar.

Araştırmacılar, metisiline dirençli Staphylococcus aureus gibi en tehlikeli bakterilerin sepsis ve zatürre gibi tedavisi güç hastalıklara yol açtığını belirtiyor. Dünya çapında her yıl 550 bine kadar insanın bu hastalıklardan öldüğü vurgulanıyor.

Tıptaki gelişmelerin, artan antimikrobiyal direncin etkisiyle risk altında olduğuna dikkat çeken uzmanlar, basit deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarından kaynaklı ölüm oranlarının antibiyotik öncesi dönemdeki kadar yüksek olabileceğini ifade ediyor.

Araştırmacılara göre, yeni aşıların ve antimikrobiyal ilaçların geliştirilmesi kadar sanitasyonun iyileştirilmesi de kritik öneme sahip. Creighton Üniversitesi'nden bilim adamı Brent Tierney, "Antibiyotik direncinden kaynaklanan ölümlerin azaltılmasında en önemli yolu, zatürre, grip, koronavirüs, kızamık ve diğer hastalıklara karşı aşılama yapmak oluşturuyor," diyor. Ayrıca, insanlarda, hayvanlarda ve tarımda antimikrobiyal ilaçların akılcı bir biçimde kullanılması gerektiği vurgulanıyor.

Uzmanlar, "Direnci önlemek için antibiyotikler yalnızca gerektiğinde, optimum süre boyunca ve doğru dozajda alınmalıdır. Antibiyotikler, hepimizin koruması gereken ortak bir doğal kaynaktır," diyor.

Bu araştırma, süper mikropların yaygınlaşmasının önüne geçmek ve insan sağlığını korumak için global bir farkındalık yaratılması gerektiğini gözler önüne seriyor. Önümüzdeki yıllarda bu konu üzerine daha fazla bilimsel çalışma yapılarak, etkili çözümler geliştirilmesi bekleniyor.