Teknoloji

Deniz Altında Veri Merkezi Devrimi: Microsoft Neden Bu Radikal Yola Başvurdu?

2024-10-15

Yazar: Yusuf

15.10.2024 - 19:41

Bulut bilişim denildiğinde akla ilk gelen kavramlardan biri 'bulut' olsa da, gerçekte bu işlemler karada, veri merkezlerinde gerçekleşiyor. Ancak Microsoft, veri merkezlerini deniz altına yerleştirme projesi ile bu durumu köklü bir şekilde değiştiriyor.

2014 yılında başlayan bu radikal projeye Project Natick adı verildi. Microsoft mühendisleri, veri merkezlerinin su geçirmez bir kapsül içinde güvenli bir şekilde nasıl yerleştirileceğini araştırdı ve 2018 yılında ilk deneme için Kuzey Denizi’nin serin sularında yer alan İskoçya'nın Orkney kıyılarına ilk deniz altı veri merkezi kapsülünü yerleştirdi. Bu kapsül, 864 sunucu ve toplamda 27.6 petabaytlık bellek kapasitesine sahipti.

Peki, neden veri merkezlerini su altında bulundurmak bu kadar cazip? İlk bakışta tehlikeli gibi görünen bu düşünce, birkaç önemli avantaj sunuyor. Su altındaki veri merkezleri, doğal bir korozyon önleyici ortam sağlıyor ve su altında, nem ve oksijen gibi elektronik bileşenlere zarar veren unsurlardan uzak duruluyor.

Kara üzerindeki veri merkezleri, yüksek miktarda enerji tüketen soğutma sistemlerine ihtiyaç duyar. Su altındaki veri merkezleri ise çevresindeki deniz suyunu bir soğutma kaynağı olarak kullanarak bu ihtiyacı önemli ölçüde azaltıyor. Su, yüksek ısı kapasitesi sayesinde, elektronik bileşenlerin ürettiği ısının etkili bir şekilde dağıtılmasını sağlıyor. Bu da, enerji tüketimini büyük ölçüde azaltıyor.

Microsoft'un planlarına göre, bu teknoloji daha büyük ölçeklerde kullanılmak üzere geliştirilecektir. Şu anki küçük ölçekli kapsülleri, gelecekte daha geniş veri merkezleri için bir örnek teşkil edecek. Ayrıca, bu tür deniz altı veri merkezlerinin, iklim değişikliği ve deniz seviyesi artışı gibi faktörler göz önüne alındığında daha dayanıklı ve sürdürülebilir bir alternatif sunacağı öngörülüyor.

Sonuç olarak, Microsoft’un deniz altındaki veri merkezi projeleri, sadece yenilikçi bir çözüm sunmakla kalmayıp, enerji tasarrufu ve çevresel sürdürülebilirlik açısından da önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.