
Hangi Ara Bu Kadar Marketçi Olduk? İşte Gerçekler!
2025-03-15
Yazar: Ayşe
Son 20-30 yılda tarım ve hayvancılık politikalarının yetersizliği, bilgilenme eksikliği ve çiftçilerin desteklenmemesi gibi sebepler, ülkemizin bereketli topraklarından yeterli verimi elde edememize yol açtı. Bunun sonucunda bilinçsiz zirai ilaç kullanımı arttı ve toprak tahrip olurken tarım arazileri de rant amaçlı kullanıldı.
Tarım dahil birçok sektörde yaşanan bu yetersizlikler, büyük şehirlerdeki marketlerin sayısını patlattı. Başlangıçta, büyük marketler çeşitlilik sunmasıyla hayatımızı pratikleştirirken, zamanla gıda ürünlerinin büyük çoğunluğu plastik ambalajlara hapsoldu.
Marketlerdeki ürünlerin raf ömrünü uzatmak amacıyla sağlığa zararlı kimyasallar kullanılırken, bu durum besin değerlerini de olumsuz etkiledi. Yerel üretim ise giderek azaldı ve tüketici ile üretici arasındaki mesafe arttı, bu da gıdaların kalitesizleşmesine yol açtı.
Geçici fiyat ve kalite düşüklüğü nedeniyle, marketlerde uzun süre bekleyen sebze ve meyvelerin tazeliğine artık güven duymanın oldukça zor olduğu bir dönemden geçiyoruz. Özellikle yerel pazarlarda satılan ürünlerin çoğu, hangi zirai ilaçlara maruz kaldığını bilmediğimiz bir süreçten geçiyor.
Bu meseleler yaşanırken, tarımsal üretimin kontrolsüz bir şekilde ilerlediği gerçeğiyle yüzleşmek gerekiyor. Günümüzde sağlıklı beslenmek için yerel, ilaçsız ve temiz ürünlere erişim sağlamak elzem hale geldi. Birçok insan, sağlıklarını korumak için organik veya doğrudan yerel üreticilerden temin etme yoluna gidiyor.
Geçtiğimiz günlerde benzer bir sorunun çözümüne dair bir etkinliğe katıldım. Zeynep Pekün Ekşioğlu'nun "İçi Güzel" adlı kitabı kapsamında yerel üreticilerle bir araya geldik. Bu buluşma, yerel üreticilerin temiz tarım uygulamalarını ve mevsimsel ürünlerini tanıtmak üzere düzenlendi.
Dalmıca Çiftlik, Türkiye’de yerel tarımın desteklenmesi konusunda büyük bir örnek teşkil ediyor. Emin Ali Sipahi’nin sahibi olduğu bu çiftlik, İstanbul’a yakınlığı sayesinde taze ürünleri minimum süre içerisinde tüketiciye ulaştırabiliyor. Özellikle pandemi döneminde özgün tarım yöntemleri ile dikkat çeken çiftlik, sürdürülebilir tarım uygulamalarına önem veriyor.
Bal üreticisi Mustafa Faruk Altun, doğrudan toplum destekli bir projeyle Artvin’in bakir doğasında organik bal üreterek doğal ürünlerin korunmasına katkıda bulunuyor. Özellikle prolin değerinin yüksekliğiyle dikkat çeken bala sahip olduğu bilinen Altun, bal üretiminin yanı sıra doğal döngüye zarar vermeden greçka (karabuğday) da yetiştirmektedir.
Manisa'da bulunan Bozelli Zeytinyağı, modern zeytincilik uygulamaları ve yüksek kaliteli zeytin üretimiyle gözde bir marka haline geldi. Bu çiftlik, 15 yıllık bir geçmişe sahip ve şimdi zeytinyağı becerilerini geliştirmek için daha fazla tür üzerinde çalışıyor.
Ovasofra, geleneksel tarım değerlerini sürdüren bir başka örnek olarak karşımıza çıkıyor. Doğal tarım uygulamaları ve organik gıda üretimi üzerine kurulu bu marka, dört kuşaktır süregelen bir aile geleneğini yeniden canlandırıyor.
Sonuç olarak, tarım sektöründe yaşanan bu dönüşüm, gıda güvenliğimizi ve sağlıklı yaşam standartlarımızı doğrudan etkiliyor. Tüketicilerin bilinçlenmesi ve yerel ürünlere yönelmesi, bu dönüşümde atılacak en önemli adımlardan biri. Bu nedenle, gelecekte sağlıklı ve sürdürülebilir gıda sistemlerine daha fazla odaklanmamız gerekiyor. Seçimlerinizi yaparken, taze ve temiz ürünlere yönelerek hem sağlığınıza hem de yerel üretime destek vermiş olacaksınız.