Dünya

İsrail'i Neden Tanıdık? Derin Bir Analiz

2024-10-10

Yazar: Hatice

Her şey 7 Ekim 2023'te başlamadı...

O gün Aksa Tufanı hareketinin, İsrail'in zulmünün bir sonucu olduğunu söylemek haksızlık ve bir alçaklık olur. Unutulmamalıdır ki, işgal ve katliamlar 77 yıldır devam ediyor. Gençliğim boyunca özlemini duyduğum bu direniş, nihayet bir aşamaya ulaşmış olmasının verdiği mutluluk içerisindeyim.

Duygular bir yandan acıyı daha da yoğunlaştırırken, diğer yandan ağır ağır bir merhem gibi de etki ediyor.

Son günlerde tüm medyada dile getirilen 77 yıllık zulüm tarihi, aslında arka planda daha derin bir sorunun kaynağını oluşturuyor.

Sorunun yaratıcısı olarak İsrail'in ortaya çıkışı, Filistin sorunundan ziyade, aslında "İsrail sorunu" olarak tanımlanmalıdır. Şimdi geçmişteki durumu değerlendirme zamanı geldi. 77 yıl önceki konumumuz neydi? Olaylarda bizim ne gibi bir payımız oldu? Bunu da artık bilmemiz gerekiyor.

Şubat 1949'da dönemin Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak şöyle demişti: "İsrail devleti bir vakıadır. Otuzdan fazla devlet tanımıştır." Burada dikkat çekici olan, bu devletlerin hangileri olduğudur. Cevap net: Yakın müttefiklerimiz ve Anglo-Sakson hegemonyası tarafından oluşturulmuş bir yapıydı bu. Asıl mesele buradaydı!

Truman doktrininin etkisi altında enteresan bir başlangıç yapıldı ve 1948'de kurulan İsrail, Sadak'ın bu sözlerinden bir ay sonra Mart 1949'da Türkiye tarafından tanındı. O dönemin siyasi gelişmelerini ele alan akademik kaynaklarda sıklıkla şu cümle yer almaktadır: "Türkiye, Batı'nın desteğini sağlayamadığı 1945-1947 döneminde İsrail devletinin kurulma çabalarına soğuk bakmıştır." Ancak Sovyetler’in kuzeyden yaptığı baskılar çerçevesinde yerimizi seçtiğimiz yıl, 1948'de Nekbe’nin başlangıcıdır ve ardından gelen yıl içinde İsrail devletinin kurulmasıyla sonuçlandı. NATO'nun kuruluşu ise 4 Nisan 1949'dur. Yani İsrail'i tanıma kararımızın çok kısa bir süre ardından NATO’nun temelleri atılmıştır.

Bütün bunlar ve daha fazlası, geçmişteki ilişkilerimizin ne kadar karmaşık ve derin olduğunu göstermektedir. O dönemleri daha detaylı incelemek, günümüzdeki siyasi konjonktürde doğru analiz yapabilmemiz için çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki, hegemonlarla olan ilişkiler son derece hassas ve dikkat gerektiren durumlardır. Bu bağlamda, her bir gelişmeyi değerlendirerek, gelecekteki belirleyici adımları anlamak ve buna uygun stratejiler geliştirmek şarttır.