Kabusun Yeniden Geri Dönüşü: Marmara Denizi'ndeki Müsilaj Tehlikesi!
2024-12-18
Yazar: Zeynep
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’nden bir araştırma grubu, Marmara Denizi’nin dip yüzeyindeki canlıların durumunu belirlemek ve dipteki çökelmeyi gözlemlemek amacıyla yeni bir araştırma başlattı. Fakültenin 'R/V YUNUS-S' adlı araştırma gemisiyle Tekirdağ’ın Marmaraereğlisi açıklarında yapılan çalışmada, su altı kamerası ile 22 metre derinlikte görüntü alındı. Araştırma grubu, 300 metre derinlikte bekledikleri görüntü ile 22 metre derinlikte karşılaştıkları müsilaj tabakası arasında büyük bir fark olduğunu gördü. Aylardır beklenen bu keşif, deniz ortamında ciddi değişiklikler yaşandığına işaret ediyor.
Geçtiğimiz hafta, bilim insanlarının İzmit Körfezi’ndeki araştırmalarında da denizin 10-15 metre derinliklerinde müsilaj tespit edildi. Bu durum, Marmara Denizi'nde yaşanan müsilaj tehlikesinin devam ettiğini gösteriyor.
Marmara Denizi araştırmalarını yürüten ekipten Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, "Marmara, Karadeniz ile Ege Denizi arasında bir bağlantı sunarak birçok tür için geçiş ve göç yolu özelliği taşıyor. Ancak insan aktiviteleri nedeniyle ekosistem üzerindeki baskılar giderek artıyor. 2021 yılında yaşanan müsilaj olayı, çevredeki etkinliklerin ve deniz kalitesinin düşüşünün bir sonucu idi ve bu durum, ekolojik felaket ile sonuçlandı. Ancak, müsilajın denizden kaybolduğuna dair bir hisse kapılmamamız gerekiyor; hala ciddi bir risk var," ifadelerini kullandı.
Marmara Denizi'nde müsilajın yalnızca bir dönem için geçerli olmadığını belirten Prof. Dr. Ergül, geçmişte yaşananlar ile günümüzdeki durum arasında bağlantılar kurarak, müsilajın artış gösterdiğini vurguladı. "Evsel atıkların yoğun şekilde deşarj edilmesi, bu durumu daha da kötüleştiriyor. Bu tür sorunları çözmek için gerekli önlemlerin hızla alınması şart. Aksi takdirde, denizin ekosistemi çöküşe doğru ilerliyor," dedi.
Sonuç olarak, Marmara Denizi'nde yaşanan müsilaj problemi yalnızca bölgedeki canlıları değil, çevresindeki insan nüfusunu ve balık stoklarını da tehdit eden büyük bir durum oluşturuyor. 2021'de alınan önlemler ve bilimsel raporlar ışığında, bu sorunun çözülmesi için devlet ve yerel yönetimlerin acil harekete geçmeleri gerekiyor. Hayatımızı büyük ölçüde etkileyebilecek bu tehlike için daha fazlasını yapmalıyız!