Bilim

Laik Düzen Değişiyor: Sosyolojik Sekülerleşme Yükseliyor!

2024-09-28

Türkiye'de laik düzen, geçmişte tek parti rejimi ile sıkı sıkıya uygulanmaya çalışılan sekülerleşme projeleri doğrultusunda şekillendi. Bu süreç, devlet eliyle gerçekleştirildi ve siyasal alanda tamamen seküler normların hâkim olması hedeflendi. Devletin giyim kuşam kuralları, yazı sistemi, çalışma saatleri, devlet memurlarının davranışları, hukuk düzeni ve eğitim müfredatları radikal yöntemlerle seküler hale getirilmeye çalışıldı. Tekkeler kapatıldı, medreseler yasaklandı ve ezan Türkçe okunmaya başlandı.

Bu uygulamalar, çoğunlukla şehirlerde yaşayan %20'lik nüfusu etkilemişti. Kırsal alanlarda Köy Enstitüleri gibi eğitim kurumları aracılığıyla da müdahalelerde bulunuldu. Ancak bu çabalar, toplumsal düzeyde beklenen başarıyı getirmedi. Laik düzenin sekülerleşme projeleri, demokrasiye geçiş ile birlikte önemli ölçüde frene takıldı. Ezana yeniden Arapça dönüş yapıldı, din eğitimi için yeni okullar açıldı ve tarikatlar, cemaatler özgürlük ortamında nefes almayı başardı.

Özellikle bireylerin günlük hayatları, laik düzenin sekülerleşme projelerine büyük oranda dahil olmaksızın devam etti. Kılık kıyafet, tekke ve türbe ziyaretleri, oruç tutma ve dini bayram etkinliklerine katılım gibi inanç pratikleri sürdü. Rızkı Allah’tan bekleme bilinci, yardımlaşma ve dayanışma ruhu toplumda hâlâ güçlüydü. Kadın-erkek ilişkilerinde ve sosyal hayatta mahremiyet büyük bir önem arz ediyordu.

Türkiye, ilginç bir paradoksla karşı karşıya. Ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda sekülerleşme artarken, sosyolojik olarak geleneksel değerlere bağlılık hala devam etmekte. Aksi halde, bu değerlerin yozlaşmasına ve kaybolmasına sebep olunabilir. Örneğin, son yıllarda geleneksel düğün eğilimleri değişiyor ve lüks düğünler daha yaygın hale geliyor. Kadın-erkek ilişkilerinde daha açık ve modern eğilimler gözlemleniyor. Ayrıca, sosyal medyada yayılan eğlence, tüketim odaklı bir yaşam tarzını daha fazla teşvik etmekte.

AK Parti hükümetleri, laik düzenin sekülerleşme projesini dönüştürmeye çalışırken, aynı zamanda toplumun farklı kesimlerini de ikna etme çabası içinde. Ancak bu dönüşüm, her kesim tarafından kabul görmemektedir. Dinamik toplumsal ilişkiler ve sosyolojik gelişmeler, alışveriş, eğlence ve tatil gibi alanlarda sektörel olarak genişlemekte. Özellikle de bankalarla olan ilişkiler, ticari faaliyetlerde önemli bir değişim yaşanmasıyla paralellik göstermekte.

Buna rağmen, toplumsal kurallar ve normlar hala baskın bir şekilde muhafaza edilmektedir. Dindar kesim, toplumsal ve siyasal değişimlerin içinde kendilerini nasıl konumlandıracaklarına dair sorular sormakta. Klasik yaşam tarzıyla modern yaşam tarzı arasında kimliklerini korumaya yönelik çelişkili bir mücadele vermektedirler. Özellikle son yıllarda artan sosyal medya etkisi, genç neslin bu dönüşüm sürecine katkıda bulunarak sekülerleşme eğilimini güçlendiriyor.

Sonuç olarak, Türkiye'deki sekülerleşme dinamikleri, sadece laik düzenin politikalarıyla değil, toplumun kendi iç yapıları ve sosyal normlarıyla şekillenmektedir. Buna rağmen, bireylerin öz kimliklerini korumak için daha dikkatli bir mücadele içinde olmaları gerektiğini unutmamalılar. Bu süreçte toplum, dindarlığı ve modern hayatı dengeli bir biçimde nasıl yaşayacaklarına dair sorular sormak durumundadır.