Medya: Gözlerimi Kaparım, Gerekeni Yaparım
2025-01-12
Yazar: Elif
Ayşenur Arslan
Bazen hayat, insanı durup düşünmeye zorlar. Hastanede geçirdiğimiz iki gün, zorunlu bir mola gibi. İlaçlar, tedaviler, sağlık endişeleri… Sonra beklenmedik gelişmelerle dolu hayatımıza geri dönüyoruz.
Günümüzde Türkiye ile ilgili birçok konu gündemde. CHP'nin attığı k bold hareketler ve Erdoğan'ın ABD Başkanı Trump ile olan ilişkileri sürekli konuşuluyor.
Trump, geçtiğimiz günlerde yaptığı basın toplantısında, “Türkiye, Suriye'nin peşinden sürekli gidiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan benim dostum. Onun da bana saygı duyduğunu düşünüyorum.” dedi. Ancak, Kürtler hakkında aldığı kararlar ve verdiği mesajlar Türkiye'de farklı bir yankı buldu.
Bu ifadeler, medyanın sansürlenmesine dair endişeleri artırıyor. Türkiye'de özgürce bir gazetecilik anlayışı kalmadı gibi görünüyor. Aslında bu, sadece Türkiye'de değil, dünyada pek çok yerde gözlemlenen bir durum. Örneğin, Çinde bir gazetecinin protesolara dair belgesel yaptığı için hapse atılması, bu durumu daha da somutlaştırıyor.
Haldun Taner'in "Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım" adlı oyunu da, görev bilinciyle hareket edenleri anlatan önemli bir yapıt. Bu oyun, aynı zamanda toplumdaki görevlerin ve sorumlulukların nasıl yerine getirildiğine dair derin bir bakış sunuyor ve yeniden sahnelendi.
Medya gündeminde yer alan konular arasında, Türkiye'nin günlük petrol tüketim rakamları ve Gabar petrol sahasındaki üretim oranları dikkat çekiyor. Türkiye'nin günlük petrol tüketimi 950 bin varilken, Gabar'daki üretimin sadece 70 bin varil olması çelişkili bir durum oluşturuyor. Bu durum, pek çok soru işareti doğuruyor ve kesin gerçekleri araştırmayı gerektiriyor.
Toplumun gözü pek çok konuda kapalı. Halkın korku içinde olması ve sokakta rahatça konuşamaması, demokrasi ve özgürlüklerin ne kadar gerilediğini gösteriyor. Herkes kırmızı kart protestosunu yapmanın bile riskli olduğu bir ortamda yaşıyor.
Sonuç olarak, medyanın durumu ve ülkedeki özgürlükler üzerindeki baskılar, toplumun genel ruh halini yansıtıyor. Alttan alta bir çaresizlik, bir umutsuzluk var; ancak bu durum, toplumsal hareketlenmeleri de beraberinde getirebilir. Gerçeklerin peşinden koşan cesur bireyler, her zaman değişim için en büyük umudun kaynağıdır.