Muazzez İlmiye Çığ: Kayıp Bir Mirasın Peşinde
2024-11-26
Yazar: Yusuf
Türkiye'de halkın %99'unun Müslüman olduğu ifadesi sıklıkla tekrarlanan bir klişe. Fakat bu noktada unuttuğumuz bir gerçek var: Türkiye'deki insanların önemli bir kısmı, tarihsel olarak Maniheizme de ilgi duymuşlardır. MS 216'da Babil'de doğan Mani'nin öğretileri, Hristiyanlık, Budizm ve Zerdüştlük ile olan bağlarıyla unutulmaz bir din olarak tarihte yer etmiştir. Fakat neden Maniheizm bu kadar yaygın iken şimdi neredeyse yok olmuştur? Gerçekten mi kayboldu yoksa onun mirası başka dinlere devredildi mi? Ve bu sorulara verilecek cevaplar, Türkiye’deki düşünsel tarihin derinliklerine inmeyi gerektiriyor.
Maniheizm, aslında tarih boyunca çok geniş bir coğrafyada etkili olmuş bir inanç sistemiydi. Mezopotamya’dan başlayarak Orta Asya'ya, Kuzey Afrika’dan Galya'ya kadar yayılan bu dini anlayış, zamanla yerini diğer inanç sistemlerine bıraktı. Günümüzde ise, Mani inancına bağlı olarak tanımlanabilecek kimse kalmamıştır; ancak bu dinin unsurlarının bugünkü inanç ve düşünceler üzerinde etkili olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor.
Son zamanlarda, Türkiye'deki Hititoloji ve Sümeroloji alanlarında önemli bir isim olan Muazzez Çığ'ın kaybı, tartışmaları alevlendirdi. Çığ, hem tarihi hem de arkeolojik alanda büyük katkılar sağladı. Bu kaybın ardından, Çığ’ın mirası üzerine düşünmek, birçok tartışmayı yeniden gündeme getirdi. Onun çalışmaları, Türkiye'nin geçmişine ışık tutmakta ve halkın düşünsel mirasını sorgulamakta bir katalizör işlevi görüyor.
Çığ’ın çalışmaları, radikal İslamcı çevreler tarafından sıkça hedef alındı. Gelen eleştiriler arasında, Çığ’ın bilimsel değer arayışında yeterince özgün olmadığı ya da pek çok iddiasının şüpheli olduğu yer aldı. Fakat Çığ’ın etki alanı, yalnızca kritik bir araştırma yapmasının ötesinde tüm insanlık tarihine dair duruşunu sorgulatma becerisiyle de ilişkilidir. Çığ, bilimsel çalışmaları ve arkeolojik katkılarıyla sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde de tanınan bir isimdi.
Maniheizm üzerine yapılan tartışmalar, aslında inanç sistemlerinin daha geniş sürekliliği ve etkileşimlerini temsil ediyor. Türkiye’deki aydınlar tarafından yapılan tartışmalar, aynı zamanda bu inançların geçmişten günümüze etkilerini incelemek adına büyük bir değere sahiptir. Sümer mirası ile Türklerin kökeni arasındaki tartışmalar, yalnızca akademik bir mesele değil, aynı zamanda kimlik, inanç ve kültür konularında da derin anlamlar taşımaktadır.
Sonuç olarak, Muazzez Çığ’ın mirası üzerinden başlatılan tartışmalar, tarihin derinliklerinde kaybolmuş olan inanç ve kültürel unsurları yeniden gün yüzüne çıkarma potansiyeline sahip. Bu, yalnızca geçmişe dair bir bakış değil, aynı zamanda bu mirasın günümüzde nasıl algılandığı ve değerlendirildiği konusunda da önemli ipuçları sunmaktadır. Çığ, tarihe damga vuran bir aydın olarak anılacak. Unutulmamalıdır ki, her kayıptan sonra ortaya çıkan tartışmalar, geleceğe dair yeni düşüncelerin filizlenmesine neden olur.