Bilim

Otizm Çığlığı! Uzmanlardan Can Alıcı Uyarılar

2025-04-04

Yazar: Ayşe

Son yıllarda, otizm spektrum bozukluğu (OSB), dünya genelinde alarm veren bir artış göstermekte. Bazı raporlar, bu durumun yalnızca tıbbi bir sorun olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir kriz haline geldiğini ortaya koyuyor.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nin (CDC) 2023 verilerine göre, her 44 çocuğun birinde otizm tanısı konulmakta. 2000 yılında bu oran 1/150 iken, bu çarpıcı artış profesyoneller arasında "kırmızı alarm" şeklinde yorumlanıyor.

Erken teşhis ve toplumsal farkındalığın gerekliliği bu noktada bir kez daha öne çıkıyor. Uzmanlar, zamanında yapılan müdahale ile çocukların gelişimsel potansiyelinin artırılabileceğini belirtiyor.

Araştırmalara göre, 8 yaşındaki çocuklar arasında otizm prevalansı 1/36’ya kadar yükselmiş durumda. Bunun yanında, bazı bölgelerde otizm oranları 436/10.000 gibi yüksek rakamlara ulaşıyor. Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Simon Baron-Cohen, bu artışın %300'den fazla olduğunu ve tanı yöntemlerindeki değişimle çevresel faktörlerin etkili olduğunu vurgulamakta.

Otizmin artış nedenleri üzerine farklı görüşler var. Johns Hopkins Üniversitesi'nden Epidemiyolog Dr. Maureen Durkin, bu artışın büyük ölçüde farkındalığın arttığını ve tanı kriterlerindeki değişikliklerden kaynaklandığını düşünüyor. Geçmişte birçok birey tanısız kalırken, günümüzde ebeveynler ve doktorlar otizmin belirtilerini daha iyi tanımakta.

Ayrıca, çevresel faktörlerin de otizm riskini artırabileceği belirtiliyor. Hava kirliliği, kimyasal maddelere maruz kalma ve anne karnındaki stres gibi etkenler, otizm riskini etkileyen önemli unsurlar arasında. Avustralya'daki Monash Üniversitesi'nden Prof. Cheryl Dissanayake, otizmin %80 oranında genetik temelli olduğunu, fakat genetik yatkınlık ve çevresel tetikleyicilerin etkileşimi ile riski artırabileceğini ifade ediyor.

Erken teşhis, otizmin tedavisinde kritik bir rol oynamakta. Stanford Üniversitesi'nden Dr. Antonio Hardan, otizmin 18 aylık gibi erken bir yaşta tespit edilebileceğini açıklıyor. CDC'ye göre, otizm tanısı alan çocukların yarısı 36 ay öncesinde değerlendiriliyor. Ancak, ortalama tanı yaşı 4,5 civarında, bu da özellikle azınlık gruplarında ve kırsal bölgelerde gecikmelere neden olmakta.

Toplumsal ve ekonomik açıdan otizmin artışının etkileri de oldukça derin. JAMA Pediatrics dergisinde yayımlanan bir çalışma, otizmle ilgili yıllık sağlık ve eğitim maliyetlerinin ABD'de 268 milyar doları aşabileceğini öngörüyor. Bu durum, sağlık sistemleri ve eğitim politikaları açısından büyük bir uyarı niteliğinde.

Uzmanlar, otizmle mücadelede çok yönlü bir yaklaşım öneriyor. Dr. Hardan, ebeveyn eğitimi, okul temelli programlar ve erişilebilir sağlık hizmetlerinin otizm yükünü hafifletebileceğine dikkat çekiyor. Ayrıca, yapay zeka destekli tarama araçları gibi teknolojik gelişmelerin, otizmin erken tespitinde önemli bir rol oynayabileceği görülüyor.

Sonuç olarak, her 44 çocuktan birinde otizm görülmesi, tüm toplumun hareket geçmesi gerektiğini gösteriyor. Uzmanların görüşü net: Otizm bir salgın değil, ancak farkındalık, erken müdahale ve bilimsel çalışmalarla kontrol altına alınabilen bir durum. Aksi takdirde, bu "kırmızı alarm" gelecek nesiller için daha büyük bir tehdit haline gelebilir. Toplum olarak otizm konusunda bilinçlenmek ve gereken adımları atmak kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir.