
Putin'in İktidarda 25. Yılı: Yeltsin’in Verdiği Sözü Tutabildi mi?
2025-03-26
Yazar: Ali
Putin'in İktidarda 25. Yılı: Rusya'ya Gerçekten İyi Bakabildi mi?
1999 yılına dönelim. O yılbaşı gecesi, Rusya'da tarihi bir olay yaşandı. Boris Yeltsin, hiç beklenmedik bir şekilde görevi bıraktığını açıkladı. Bu karar, sadece Rusya’nın değil, tüm dünya için büyük bir şoktu. O gece, BBC Moskova bürosunda prodüktör olarak çalışan ben, bu haberi duyar duymaz ofiste hiç muhabir olmamasına rağmen ilk raporumu geçtim.
İstifanın ardından, Yeltsin’in görevde bıraktığı boşlukta, Rusya Başbakanı Vladimir Putin vekaleten devlet başkanlığına getirildi. Üç ay süren bir geçiş döneminin ardından, 26 Mart 2000'de Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı.
Yeltsin’in Putin’e son talimatı "Rusya’ya iyi bak!" oldu. Ancak bugüne geldiğimizde, bu sözlerin sıklıkla sorgulandığını görüyoruz. Putin’in Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş, Yeltsin’in bu talimatını ne derece yerine getirdiğini tartışmaya açtı.
Ukrayna, Putin’in saldırılarıyla büyük can kayıpları ve yıkımlar yaşadı. Ülkenin neredeyse %20’si işgal altında ve 10 milyon insan evsiz kalmış durumda. Bunun yanında, Rusya da ağır kayıplar vermekte. Putin, "özel askeri operasyon" adını verdiği bu saldırının başlangıcından itibaren, cephede kayıplarını arttırdı. Savaşın getirdiği savaş yıpranmaları ve mali yükler, Rus ekonomisini zayıflattı. Ayrıca, uluslararası ambargolar yüzünden ekonomik baskılar da sıklıkla hissedilmeye başlandı.
25 yıl boyunca Putin’in yönetim tarzının değiştiğini gözlemledim. İlk dönemlerinde, Putin, işbirliği yapabilecek bir lider olarak tanınmaktaydı. Eski NATO Genel Sekreteri Lord Robertson, onun geçmişteki olumlu tavırlarını vurgulayarak, bugünkü Putin ile o günkü arasındaki büyük farkları dile getirdi. Bugün ise, Putin’in tavırlarının çok daha ifrit ifadelerle dolup taştığını söylememiz mümkün.
Putin’in uluslararası alandaki itici gücünün kaynağı, aslında Rusya’nın hâlâ bir süper güç olma özlemiyle bağlantılı olabilir. Eski Sovyetler Birliği’nin mirasından uzaklaşan Rusya, bu durumu aşmak için komşuları ve Batı ile giderek daha düşmanca bir iletişim kurmaya başladı.
Bu durum, sadece uluslararası ilişkilerde değil, iç politika düzleminde de büyük sorunlara yol açtı. Rus halkının kaygıları derinleşti, ekonomik eşitsizlikler arttı ve toplum içindeki huzursuzluklar başgösterdi.
Yeltsin’in "Rusya’ya iyi bak!" talimatını yerine getirip getirmediği sorusuna, Putin’in yanıtı evet oldu. Ancak bu cevabın altında yatanlar, çok daha karmaşık ve tartışmalı. Kremlin, bariz bir çelişki içinde, hem "bağımsız bir devletiz" derken, hem de Batı’ya karşı sık sık suçlamalarda bulunarak, geçmişte yaşananların üstünü kapatma yanlışlığını sergileyebiliyor.
Sonuç olarak, Putin’in iktidarı, Yeltsin’in mirasını devraldığı andan itibaren gitgide daha çetrefilli bir hal aldı. Öyle görünüyor ki, Putin’in 25 yıllık yönetimi, Rus halkına ne getirdiği kadar, onu nasıl bir çıkmaza sürdüğünü de sorgulamak gerekecek. Soğuk Savaş sonrası dünyada pek çok şey değişti ancak Putin’in, başta Ukrayna ve Batı ile ilişkileri üzerinde yarattığı etki, dünya gündemini sarsmaya devam ediyor.