Yapay zekanın hızlı yükselişi, veri merkezlerinin su tüketimini alarm verici seviyelere taşıdı. Milyonlarca ton suya ihtiyaç duyan bu merkezler, kritik bilgi işlem altyapısını aşırı ısınmadan korumak için endüstriyel ölçekli soğutma sistemleri kullanıyor.

Veri merkezlerinin çalışma prensibi, bir otomobil motoru gibi yüksek ısı üreten bileşenlere bağlı. Bu bileşenlerin sürekli soğutulması gerektiği için, yıllık milyonlarca ton su tüketen soğutma kulelerinin çalıştırılması gerekiyor. Bu da iş gücü maliyetlerini artırıyor ve çevre üzerinde ek bir baskı yaratıyor.

Ayrıca veri merkezlerinde belirli bir nem seviyesini korumak için kullanılan nemlendirme sistemleri de büyük miktarda su harcıyor. Uzmanlar, bu durumun ilerleyen yıllarda su krizini derinleştireceğini öngörüyor.

Yapılan tahminlere göre, yapay zekaya bağlı su tüketimi 2027 yılına kadar 6,6 milyar m³’e ulaşabilir. Dünya Yaban Hayatı Federasyonu ise küresel nüfusun %66’sının 2024 yılına kadar su kıtlığı ile mücadele edeceğini belirtiyor. Bu durum, dünya genelinde su kaynaklarının yönetimini daha da karmaşık hale getirecek.

Teknoloji şirketleri, su ve enerji tüketimini azaltmak için yeni teknolojiler geliştirdiklerini iddia etse de, bu yöntemlerin ne kadar etkili olduğu hala belirsizliğini koruyor. Eğer yapay zeka çağında sürdürülebilir çözümler geliştirilmezse, veri merkezlerinin neden olduğu su kıtlığı sorunu daha da büyüyebilir. Bu, yalnızca çevre değil, aynı zamanda ekonomik dengeler üzerinde de büyük bir etki yapacak.

Tanıdık bir isim olan Bill Gates'in, su sıkıntısının üstesinden gelmek için önerdiği devrim niteliğindeki fikirler, belki de geleceğimiz için bir umut ışığı olabilir. Su kaynaklarının daha verimli kullanılması üzerine yapacağı açıklamalar merakla bekleniyor. Ayrıca, yapay zekanın her 50 soruda yarım litre su tükettiği gerçeği, bu teknolojinin çevresel sürdürülebilirliği gözetmeden nasıl geliştiğini gösteriyor.