Dünya

The Times yazdı: İran 'Büyük Şeytan' ile nasıl gizlice görüşüyor?

2024-10-10

Yazar: Fatma

Eski ABD Başkanı Barack Obama'nın baş nükleer müzakereleri yüz yüze görüşmeye oturması, 2013 yılında İranlılarla bir araya geldiğinde gergin bir ortamda gerçekleşti. 1979 yılındaki rehine krizinin ardından, ABD ile İran arasında doğrudan müzakerelerin yapılmamış olması büyük bir engel teşkil ediyordu. O dönem, İran İslam Cumhuriyeti'nin kurucusu Ayetullah Humeyni, ABD'li müzakerecilerin içeri girmesine izin vermemişti. Kriz sürecinde, ABD'li yetkililerin gizli bir anlaşma yapma çabaları birçok tuhaf ara bulucu ile sonuçlandı ve sonunda Cezayir'de rehinelerin kurtarılmasına yönelik bir anlaşma imzalandı. Washington'un, İran ile olan resmi diplomatik ilişkilerini kesmesi ve İsviçre'nin aracılığına başvurması yeni bir dönem başlattı. Bu süreç, ABD'nin çıkarlarını korumada önemli bir rol oynamasına olanak sağladı.

Gizli anlaşma ile 2001 yılında, 11 Eylül saldırıları sonrasında, İran sınırını geçen ABD askerlerine yardım etme taahhüdü içeren gizli bir anlaşma yapıldı. İran, ABD'nin hava sahasına saygı göstereceğine dair garanti vermesi üzerine bu anlaşmayı kabul etti. Ayrıca, 2003'teki Irak işgali sonrası ABD'nin, İsrail’in tanınması gibi konularla birlikte, İran'da faaliyet gösteren terör gruplarına karşı harekete geçmesini de kapsamlı müzakerelerin bir parçası olarak sundu. Ancak bu teklifler, dönemin Bush yönetimi tarafından reddedildi.

On yıl sonra, Biden yönetimine geçmeden önceki dönemde, Wendy Sherman, İranlı yetkililerle masaya oturdu. Nükleer programlar konusunda artan endişelerle, önemli bir müzakere süreci başlatılmış oldu. Önceki görüşmelerde İngiltere, Fransa ve Almanya da yer almış, ancak Washington'un rolü vazgeçilmezdi.

İran'ın o dönemdeki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin reformist bir yaklaşımı benimsemesi, gizli müzakerelerin başlamasına ön ayak oldu. Sherman, İranlı müzakerecilerle yapılan bu görüşmeleri, kaydedilen sınırlı ilerleme ile birlikte, kimi zaman ciddi gerginliklerin ve iklimlerin gölgesinde yaşandığını ifade etti. Ruhani yönetimi, Batı ile ilişkilerin düzleştirilmesi açısından büyük umutlar besliyor ve yeni bir sayfa açmayı hedefliyordu. Bunun ortasında, Sherman’ın bir kadın olarak İranlı muhataplarıyla kurduğu ilişki ve iletişim önemli bir yer tutuyordu.

Görüşmeler esnasında iki tarafın temsilcileri, bir aile olduklarını ve aynı hedefe yönlendiklerini kavramanın önemini vurguladılar. Bu süreçte, her iki tarafın da neler yapabileceğine dair kaygılarını açığa çıkartarak ortak bir zemin bulmaktı. Ancak süreç, Trump'ın 2018’de nükleer anlaşmadan çekilmesiyle sona erdi. Bu gelişme, İran'ın nükleer programını yeniden canlandırmasına ve uluslararası alanda tansiyonu artırmasına neden oldu. Bugün, İran ile ABD arasındaki ilişkiler yine de karmaşık bir tablo sunuyor ve her iki taraf için de tartışmalı konular üzerine müzakerelerin ne zaman başlayacağı belirsizliğini koruyor.