
Timsah Gözyaşları: Siyaset Arenasında Ne Anlama Geliyor?
2025-03-20
Yazar: Mustafa
Timsah gözyaşları, insanlar arasındaki samimiyetsizlik ve sahte pişmanlık anlamına gelir; ancak bu terimin kökeni Eski Mısır'a dayanır. Nil Nehri yakınlarında yaşayan insanlar için timsahlar, uzun zaman boyunca tehdit olarak algılandı. Eski Mısır tanrılarından Sobek ile özdeşleştirilen timsahlara olan saygı, onları efsanevi bir statüye yükseltti.
Timsahların gözyaşları, aslında ilginç bir fenomene işaret eder; bu hayvanlar su dışında uzun süre geçirdiklerinde gözleri kurur ve gözlerini nemli tutmak için ağlarlar. Efsaneye göre, avlarının gözyaşlarını gördüğünde 'masumiyet' göstermek amacıyla, aslında avlanmadan önce kendilerini bu şekilde 'gösterdikleri' inanılır. Bu durum, zamanla sahte duyguların tanımlanmasına yol açtı.
Antik Yunan tarihçisi Plutarch’ın yazılarında da bu kavram görülebilir. Yüzyıllar boyunca, timsahların yaşamadığı bölgelerde bile kullanılan bu terim, Orta Çağ’a kadar uzanmaktadır. Ayrıca, “timsah gözyaşları” ifadesi, 14. yüzyılda yazılan The Travels of Sir John Mandeville adlı eserde ve William Shakespeare’in eserlerinde yer bulmuştur.
Son zamanlarda, bu terimin ardındaki bilimsel gerçekler üzerine araştırmalar yapılmıştır. Florida Üniversitesi'nden araştırmacı Kurt Vliet, 'Timsah Gözyaşı Sendromu' adı verilen nadir bir durumla ilgilenen bir nöroloğun sorguları doğrultusunda, bir timsah çiftliğinde gözlem yapmıştır. Karada beslenen timsahların, avlarını yerken gerçekten ağladıklarını keşfetmiştir. Ancak bu durum, elbette fizyolojik nedenlerle oluşan 'doğal bir durum' olarak değerlendirilmelidir.
Tüm bu bilimsel ve kültürel bilgilerin ışığında, Türkiye siyaseti de tıpkı timsah gözyaşları gibi bir strateji oyunu haline gelmiştir. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun siyasi mücadeleleri ve partisi içerisindeki çekişmeler, bu terimin güncel hayatta nasıl yorumlandığını gösteriyor. Partiler arası rekabetler, bazen sahte gözyaşlarını da beraberinde getiriyor.
CHP'nin içindeki tartışmalar, kamuoyunda büyük yankı buluyor. Örneğin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Milli iradeye, hukuka ve demokrasiye yönelik bu müdahale kabul edilemez” açıklaması, siyaset arenasındaki gerginliği artırıyor. Kılıçdaroğlu’nun, bu tür açıklamalarla İmamoğlu’na destek vermesi siyasetin karmaşık dinamiklerini gözler önüne seriyor.
Mansur Yavaş’ın benzer stratejilerle, “Bu şartlarda adayım demem etik değil” demesi, siyaset sahnesindeki 'dayanışma' kavramının nasıl kullanıldığını sorgulatıyor. Yavaş, İstanbul'daki yolsuzluk iddialarının ardında yatan rakamların bile, bu politik tiyatronun bir parçası olduğunu gösteriyor.
Sonuç olarak, tıpkı timsahların gözyaşları gibi, siyasi arenada da kullanılan duygusal stratejiler, insanların dikkatini başka noktalara çekmeyi amaçlıyor. Bu da siyasetin ne kadar karmaşık ve çok yönlü olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Eğer İstanbul'daki yolsuzluk rakamları doğruysa, bu durum siyasi dayanışma ve hesap verme sorumluluğunu kat kat artıracaktır. Merakla beklenen soru, siyasilerin bu gerçeklerle nasıl baş edeceğidir!