Financial Times'ın haberine göre, ABD Başkanı Donald Trump'ın dış politika stratejileri, dünya genelinde yeni bir nükleer silahlanma yarışının fitilini ateşledi. Soğuk Savaş döneminde, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği, nükleer silahların yayılmasını önlemeye yönelik ortak bir anlayış geliştirmişti. Ancak Trump döneminde bu durum ciddi biçimde değişiyor.

Örneğin, dönemin Amerikan Başkanı John F. Kennedy, 1960'larda Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nı müzakere etmeye başlamıştı. 1970'ta yürürlüğe giren bu anlaşma, silahlaşmanın önlenmesine yönelik önemli adımlar atmayı amaçlıyordu. Bu bağlamda, ABD'nin nükleer şemsiyesi, müttefik ülkelerin caydırıcı bir nükleer silaha ihtiyaç duymaması için genişletilmişti.

TRUMP'IN DIŞ POLİTİKA STRATEJİLERİ

Ancak Trump’ın izlediği dış politika, özellikle Rusya ile olan ilişkileri ve NATO’ya yaklaşımı sebebiyle müttefik ülkeleri endişelendiriyor. Washington'un müttefiklerine sağladığı nükleer koruma kalkar mı? Eğer bu olursa, nasıl bir hazırlık yapılmalı? Bu sorular, dünya genelindeki müttefik hükümetlerin gündeminde.

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasına göre, nükleer silah sahibi ülkeler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde beş daimi üye olarak yer alan ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere ile sınırlıdır. Ancak Kuzey Kore, bu anlaşmadan çekilen tek ülke durumunda bulunurken, İsrail, Hindistan ve Pakistan da nükleer silah geliştirerek anlaşmayı imzalamayan diğer ülkeler arasında yer alıyor.

KÜRESEL NÜKLEER SİLAH SAHİBİ ÜLKE SAYISI ARTIYOR

Analistlere göre, Trump’ın özellikle Rusya’ya yönelik sert tutumu, Avrupa ve Asya'daki müttefik ülkelerin kendi nükleer kapasitelerini geliştirmeyi planladığına işaret ediyor. Financial Times’ın haberine göre, Trump’ın politikasının nükleer silahlı devletler sayısını 25’e kadar çıkarabileceği belirtiliyor.

NÜKLEER SEÇENEKLER GÖZDEN GEÇİRİLİYOR

Nükleer seçenekleri değerlendiren ülkeler arasında şu anda Almanya, Polonya, Güney Kore ve Japonya yer alıyor. Almanya, nükleer silahları Fransa ve İngiltere ile paylaşma fikrini tartışırken, Polonya topraklarında Amerikan nükleer savaş başlıklarına ev sahipliği yapmak istiyor. Öte yandan, Japonya ve Güney Kore, nükleer silahlarını, Çin ve Kuzey Kore’ye karşı caydırıcı bir unsur olarak değerlendirme düşüncesindeler.

Dünyanın farklı bölgelerindeki bu gelişmeler, nükleer silahlanmanın yeniden bir yükseliş dönemine girebileceğini gösteriyor. Mücadele ve denge durumlarının değişmesi, uluslararası ilişkilerde yeni bir dönem başlatabilir. Acaba dünya, bir kez daha nükleer silahlara teslim mi olacak? Bu durum, tüm ülkelerin güvenliğini tehdit eden bir durum olarak karşımıza çıkıyor.