G20 Zirvesi, bu yıl Brezilya'nın ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, burada farklı ülkelerin liderleriyle bir araya gelerek ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Erdoğan, uzun bir yolculuğun ardından Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva ile önemli bir toplantı yaptı. İki lider, Türkiye ile Brezilya arasındaki stratejik ortaklığın derinleştirilmesi konusunda mutabık kaldılar. Bu, iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlenmesi adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

G20'nin ilk gününde Erdoğan, sosyal kapsayıcılık ve yoksullukla mücadele konularını ele alan bir oturuma katıldı. Burada, Açıclık ve Yoksulluğa Karşı Küresel İttifak'a katılan ülkelere yönelik konuşma önceliği tanındı. Oturumun ardından, Erdoğan MIKTA (Meksika, Endonezya, Kore Cumhuriyeti, Türkiye ve Avustralya) liderler buluşmasına ve aynı gün içinde Küresel Yönetim Kurumları Reformu konulu bir başka oturuma katıldı.

G20'nin diğer uluslararası kuruluşlardan farkı, kesin bir kurumsal yapısının olmamasıdır. Bu bağlamda, zirvede genellikle küresel meseleler tartışılmakta ve kesin kararlar almak yerine genel geçer ifadelerle sonuç bildirgeleri yayınlanmaktadır. G20 Zirvesi'ne katılan ülkelerin hemen hepsi, çeşitli bölgesel ve küresel uluslararası kuruluşlara üyedir ve bu nedenle ekonomik, siyasi ve güvenlik açısından farklı ajandalara sahiptir. Son yıllarda, gündeme alınan konular giderek ikincil temalara yönelmekte.

Bu yılki G20 Zirvesi, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın ikinci dönem seçilmesiyle örtüşüyor. Trump'ın politikaları ve vaatleri, G20'nin kuruluş felsefesi ile birçok noktada çelişen bir yapıda. Bu nedenle, G20 Zirvesi, Trump döneminde ülkelerin nasıl hazırlandığına dair önemli ipuçları verecek. Eğer Trump, G20 üzerinde daha fazla etkide bulunursa, bu, uluslararası iş birlikleri ve diplomasi açısından önemli sonuçlar doğurabilir.

Sonuç olarak, Erdoğan ve diğer liderlerin neler konuştuğu ve elde ettikleri anlaşmalar, G20'nin geleceği hakkında daha fazla bilgi sunacak. Bu zirve, sadece ekonomik işbirliklerini değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerin yeniden şekillenmesini sağlayacak potansiyele sahip.