
Türkiye ve 'Yeni Yalta Düzeni': Küresel Güç Oyununda Öne Çıkıyor
2025-04-03
Yazar: Fatma
Dünya sahnesinde dikkatler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna'da alacağı kararlara odaklanmışken, Türkiye ve Çin de bu karmaşık dengenin dikkatle izlenen iki önemli aktörü haline gelmiş durumda. Yeni dünya düzeninin şekillenmesinde bu dört ülkenin inisiyatifleri belirleyici rol oynayacak.
Rusya ile ABD arasında Ukrayna barış müzakereleri için gerçekleştirilen beş kritik görüşme, önemli gelişmelere kapı araladı. Bu görüşmeler hakkında yorum yapan Kiev'in eski AB Daimi Temsilcisi Konstantin Eliseev, "Belki bazı insanları hayal kırıklığına uğratacağım ama biz ve Amerikalılar bu müzakereleri 5-0 kaybettik. Birbiri ardına gelen toplar ağlarımıza girdi" itirafında bulundu. Ancak Eliseev’in gözden kaçırdığı bir gerçek var: Trump, ülkesinin kayıplarını telafi etmek için harekete geçebilirken, Avrupa ve Ukrayna'nın aynı şansa sahip olmadığını belirtmek gerekiyor.
Putin, kalıcı ateşkes ve barış sağlaması için kararlılıkla ilerliyor. Trump da bu süreçte Putin'e destek vererek, Biden yönetiminin fiyaskosunun bedelini ödemekten kaçınıyor. Özellikle New York Times'ta yer alan bir habere göre, Pentagon’un Ukrayna savaşını Almanya’daki ABD üslerinde organize edip yönettiği ortaya çıkıyor.
Kușku yok ki, tüm mali, askeri ve istihbari gücüne rağmen ve 57 ülkeden oluşan müttefik ağına rağmen ABD'nin Ukrayna'da aldığı yenilgi, Trump’ın ifadeleriyle somut bir gerçeklik haline dönüşüyor. Trump, "Onlar savaştı ve kaybetti. Ben ise barışla kazanacağım" diyerek bu durumu açıkça ifade ediyor.
ABD Başkanı Trump, gerçekçi bir bakış açısına sahip. Ekonomik ve askeri bakımdan Rusya, NATO’yu ve ona destek veren diğer müttefik ülkeleri geriletiyor. Ukrayna savaşı boyunca, Rusya askeri üretimini on kat artırarak tüm NATO ülkelerini geçmeyi başardı. Ambargolara rağmen yıkılmadı. 2021'de Rusya'nın ihracatının yüzde 50’sini Avrupa’ya yaptığı biliniyordu. Ancak 2024’te bu rakam yüzde 11'e düştü. Buna rağmen Rusya, Avrupa'daki kaybını Asya ile telafi etti. Çin'e ihracat oranı 2021'de yüzde 16 iken, 2024’te bu oran yüzde 35’e ulaştı. Hindistan'a ihracatı da aynı şekilde, 2021'de yüzde 1.6'dan 2024'te yüzde 17'ye yükseldi.
Yani, Çin ve Hindistan’a yapılan ihracat toplamı, savaş öncesinde Avrupa'ya yapılan ihracat rakamına ulaştı. Türkiye ve diğer BRICS ülkeleri de bu tabloyu daha da güçlendiriyor. Türkiye’nin stratejik konumunu güçlendirmesi, küresel düzeyde elini daha fazla güçlü hale getiriyor.
Ukrayna'dan beklenilen verimi alamaması durumunda, Rusya'nın yeni pazarlarına odaklanmayı düşünen Trump, hem Rusya’ya hem de Rusya ile ticaret yapan ülkelere yüze 500'lük ithalat tarifeleri uygulama tehdidinde bulunuyor. Trump, sadece Rusya’yı değil, Çin ve Türkiye'nin olağanüstü başarılarını da değerlendiriyor. Teknolojide Çin, askeri savunmada ise Türkiye, küresel paradigmaları değiştiren devrimlere imza atıyor.
Sonuç olarak, Trump'ın en nihayetinde Ukrayna ve Avrupa’yı paylaşma konusunda Putin ile uzlaşması bekleniyor. Hint-Pasifik, Orta Asya, Balkanlar, Doğu Akdeniz, Afrika ve Ortadoğu'daki nüfuz alanlarının paylaşımında ise Türkiye ve Çin başat rol oynayacak. Bu bağlamda, 9 Mayıs Zafer Günü kutlamaları için Trump, Putin ve Şi Cinping'in Moskova’da bir araya gelip Yeni Yalta Düzeni'ni ilan etmeleri umuluyor. Bu üç aktör dışında Yeni Yalta Düzeni’nde en kilit aktör Türkiye olarak öne çıkıyor. Avrupa ise masada yer almayacak.
Türkiye, iç cephesini ne kadar güçlendirirse, yeni küresel düzende elinin o kadar güçlü olacağını biliyor. İçeriği düzenlemeye yönelik son hamleler de bu gücü gösteriyor. Türkiye, geçmişle kıyaslanamayacak kadar avantajlı bir konumda. Bölgesel ve küresel gelişmeler, ülkemizin kararlılık ve önemini daha da artırıyor.