Yenidoğan Çetesi Davasında Skandallar Ortaya Çıkıyor! | Hemşirelerin İtirafları Şok Edici
2024-11-19
Yazar: Ali
Yenidoğan Çetesi davasının ikinci gününde, tutuklu hemşirelerin yaptığı çarpıcı itiraflar, sağlık sisteminin ne kadar içler acısı bir durumda olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Para kazanma amacıyla bebeklerin gereksiz yere yoğun bakımda tutulduğu iddiaları giderek güçleniyor. Tutuklu hemşire Hasan Basri Gök, savunmasında, "Kimse hayrına bir şey yapmıyordu. Bize SGK'dan para almak için yatış sürelerini uzatmamız gerektiği söylendi." dedi. Bu açıklama, sağlık sisteminde ne kadar derin bir yozlaşma yaşandığını bir kez daha gösterdi.
Diğer bir tutuklu hemşire Deniz Korkmaz ise hastane ve çete lideri Fırat Sarı'dan para aldığını açıkladı. Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen denetimlerin yetersizliği, bu tür skandalların bu denli yaygınlaşmasına neden oluyor. Korkmaz, "Devleti soymak, milleti soymaktan şereflidir." demesiyle de dikkat çekti. Bu cümlesini Kurtlar Vadisi dizisinden alıntı olarak savunsa da, toplumda büyük bir infial yarattı.
Savunmalar hâlinde, hastane ortamında yükselen maliyetlerinden dolayı yetkisiz ve gereksiz ilaç uygulamalarının yapıldığı, bunun sonucunda ise bebeklerin sağlıklarının tehlikeye girdiği belirtildi. Korkmaz, "Daha fazla para kazanmak için bebekleri yoğun bakımda tutuyoruz. Yoksa hastalarımızı gereksiz yere riske atmak istemezdik," ifadelerini kullandı.
Davanın seyrinin değişmesine neden olan başlıca unsurlardan biri de, hemşire Hakan Doğukan Taşçı'nın son açıkladığı gerçekler oldu. Taşçı, "Fırat Sarı hastanelere sevk edilen her bebek için komisyon alıyordu," demesi dikkat çekti. Ayrıca, "Bu süreçte ailelerden para talep ediliyordu, hiç kimse masum değil!" şeklindeki ifadeleri, Sağlık sistemindeki çürümüşlüğü gözler önüne serdi.
Tüm bunlar yaşanırken, İstanbul Tabip Odası ve Türk Tabipleri Birliği de, davada adı geçen doktorlar hakkında soruşturma başlattıklarını duyurdular. Bu durum, olayın sadece hemşirelerle sınırlı olmadığını, işin arka planında büyük bir çete yapısının olduğunu da kanıtlıyor.
Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde bebeklerin sağlıklarının hiçe sayıldığı ve ölümüne neden olabilecek sahte evraklarla işlem yapıldığı gerçeği, bu davanın ciddiyetini bir kat daha artırıyor. Toplumda bu tür uygulamaların ve suçların önüne geçilmesi gerektiği vurgulanırken, vatandaşların sağlık hizmetlerinden yana daha dikkatli olması gerektiği ifade ediliyor. Bu davanın sonucu, sadece sanıklar için değil, tüm sağlık sistemi için önemli bir dönüm noktası olacak.