Dünya

Yeşil Dünya için Kriz Alarmı: Kritik Minerallerde Tedarik Sorunları Büyüyor!

2024-10-16

Yazar: Zeynep

Giriş

Küresel ve bölgesel jeopolitik gerginlikler, insanlık adına utanç verici bir tablo ortaya koyarken, çevresel tehditlerin önemi daha da artıyor. Kutup bölgeleri ve Grönland’ın erimesi hızlanırken, okyanusların suyu 1 metreye kadar yükseldi. Ülkemiz başta olmak üzere dünya genelinde sık sık ağır doğal afetlerle karşılaşıyoruz. Bu durum, yeryüzünün yaşanabilir bir yer olmaktan çıkmaması için küresel iklim krizinin durdurulması amacıyla daha hızlı adımlar atılması gerektiğini gösteriyor. Bu çabaların temelinde ise temiz ve yenilenebilir enerji üretimi yatıyor.

Kritik Minerallerin Önemi

Ancak, daha yeşil bir dünya hedefiyle yürütülen bu çalışmalar, ciddi bir tehditle karşı karşıya kalmış durumda. Kritik mineraller, yeşil dönüşüm ve dijital geçiş için vazgeçilmez hale gelirken, tedarik süreçleri karmaşık bir hal almaya devam ediyor. Atlantik ülkeleri, özellikle Çin'in kritik mineraller üzerindeki hâkimiyetinin arttığını ve Latin Amerika, Afrika ve Asya’daki küresel güney ülkeleri tarafından kontrol edilen bu minerallerin tedarikinde endişe duyuyor.

Gelecek Öngörüleri

2040 yılına kadar küresel ölçekte yenilenebilir enerji yatırımları için kritik mineral talebinin 4 ila 6 kat artacağı öngörülüyor. Özellikle lityum talebinin en az 5 kat artması bekleniyor. Dolayısıyla, kritik mineral erişimi, artık bir 'enerji güvenliği' meselesi olarak karşımıza çıkıyor.

Üretim ve Kontrol

Demokratik Kongo Cumhuriyeti, kobaltın yüzde 70'ini, Endonezya nikelin yüzde 50'sini, Avustralya ise lityumun yüzde 48'ini tek başına üretiyor. Ancak, diğer madenlerin üretim kapasiteleri de Çinin kontrolü altında. Çinin grafit üretimi yüzde 77, nadir toprak elementleri ise yüzde 69 seviyelerinde.

İş Birliği ve Sürdürülebilirlik

Bu durum, Atlantik İttifakı'nın yenilenebilir enerji teknolojileri ve kritik minerallerde iş birliğine yönelmesine sebep oldu. Afrika, Latin Amerika, Avrasya ve Güneydoğu Asya’da daha dayanıklı bir kaynak bulmak için çeşitli çalışmalar hız kazanıyor. Ayrıca, OECD’den çevre ve iklim odaklı yeni standartlar belirlenmesi için artan talepler, sürdürülebilir madencilikle ilgili sorumlulukların altını çiziyor.

Sonuç

Sonuç olarak, küresel güney ve kuzey ülkeleri arasında 'yeşil' bir dünya için iş birliği kritik bir öneme sahip. Eğer bu iş birliği sağlanamazsa, dünyayı bekleyen büyük tehditler ve krizin boyutları daha da büyüyecek. Unutmayalım ki, şu anda yeryüzü için 'kırmızı alarm' durumundayız ve tedbirlerimizi bir an önce almamız gerekiyor!